27 Eylül 2012 Perşembe

DEMET ALTINYELEKLİOĞLU - CARİYENİN KIZI – MİHRİMAH

MERHABALAR;

Okuyalı uzun zaman olmasına rağmen paylaşmaya bir türlü vakit bulamadığım kitaplar var hala.. Bazen insanın canı hiç bir şey yapmak istemez ya ben de o dönemlerimden birindeyim... Birazdan paylaşacağım kitabı pek çok blog arkadaşım okudu ve yorumladı çoktan.. Ben bu konularda biraz yavaşım maalesef... Bir de kitapları demlendirmeyi seviyorum... Çok popüler oldukları zamanlarda okuduğumda övgülerden etkileneceğimi ve objektif gözle bakamayacağımı düşünüyorum...Osmanlı Tarihine dizi furyası ile ilgi atmışken bu durum film ve kitaplarla da destekleniyorken; bu konuda yazılan kitapları okumadan olmaz elbette... Gelelim kitabımıza....

DEMET ALTINYELEKLİOĞLU -  CARİYENİN KIZI – MİHRİMAH
TUTKUSU HÜRREM, GÜCÜ SÜLEYMAN, MASUMİYETİ İSE ESARETİYDİ.



ARKA KAPAKTAN;
Osmanlı Sarayı’nın muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla kuşatılmış bir hayattı onunki. Çevresinde korkunç ölüm oyunları örülüyor, gölgelere sinmiş suikastçiler fırsat kolluyordu. Yaşamak için öldürmek zorunda kalmayı kabullenemeyen masum bir kalp ve çaresiz, telaşlı çırpınışları Osmanlı’nın unutulmaz dönemlerinden birinin saklı kılavuzuna dönüşecekti. Mihrimah’ı, elle tutulur hiçbir özelliği olmayan bir adamla evlenmeye zorlayan korkunç sır, annesi Hürrem’le arasındaki anlaşmada gizliydi. O güçte bir annenin, o tutkuda bir babanın kızı, Hafza’nın torunu, Sinan’ın açmazı, Rüstem’in gelini olmanın aykırı bir bedeli vardı. Artık ne Barbaros Hayreddin Paşa’nın kadırgaları, ne de Mimar Sinan’ın göğe astığı kubbeler güldürebilirdi kırgın prensesin yüzünü. Gözlerine çöreklenen tuhaf derinliğin esiri Mihrimah, kalbinden geriye kalan koca boşluğu, adını tarihe kazıyarak dolduracak ve…
…Hürrem Mihrimah işbirliği, Cihan Devleti’nin kaderini değiştirecekti.

KİTAPTAN;

"Denizler evimiz, dalgalar yoldaşımız
 Rüzgârla yarışır, fırtınalara kafa tutarız
 Korku bilmez, varırız düşman üstüne
 Duaların bizimle ola Mihrimah bacımız..."




KİTAPTAN NOTLAR:

Mihrimah'ın öyküsünde hüzün oldukça ağır basıyor. İktidar aşkıyla yanıp tutuşan Hürrem'le Mihrimah’ı sıklıkla karşılaştırdım kitap boyunca…. Annesine kıyasla; daha masum Mihrimah, bir o kadar da çaresiz. Annesiyle karşılaştırıldığında  güçlü kadın imajına yetişemiyor. Annesinin gölgesinde kalıyor. Bunda elbette Hürrem’in ailesinden koparılıp getirildiği sarayda var olma mücadelesi etkili oluyor… Hürrem zorlukları aştıkça güçleniyor, zalimleşiyor. Hürremin elde etmek için savaş verdiği birçok şeye Mihrimah zaten sahip olarak doğuyor…

Cariyenin Kızı - Mihrimah, beş yüz sayfayı kapsayan birinci bölümde romanı "ikili" devam ettiren yazar, Harem'deki Mihrimah'la; Korfu Kalesi'nden İstanbul-Levent yatağına sürüklenen Alaiyeli İsmail'in maceralarını anlatıyor. Alaiyelinin ölümünün ardından olaylar sadece Mihrimah tarafında anlatılıyor. Alaiyeli ile ilgili gerçeği Mihrimah’ın asla öğrenememesi ayrıca iç burkucu….

Mihrimah'tan bahsedilen bölümler bolca tasvirle renklendirilmiş… Mihrimah’ın mavi tutkusu, dalgalı sarı saçları, güzelliği, özgürlük tutkusu sıkça bu tasvirlerde yerini almış… Ancak Nurbanu ya da Hürrem kadar hareketli değil Mihrimah’ın anlatıldığı bölümler.. Acaba annesi ya da Nurbanu gibi cariye değil de Osmanlı hanedanına mensup olarak doğduğu için mi? Çünkü Nurbanu ve Hürrem’in yükseliş hikayeleri son derece hareketli iken Mihrimah zaten onların kat ettikleri yolun yüksek mertebesinde doğacak kadar şanslıydı.. Tabi bu durum onun mahsun ve hüzünlü bir sultan olmasını engelleyemedi… 



Mihrimah’ın hayatının daha durgun geldiği sayfalarda Alaiyeli İsmail'in hikâyesi kurtarıcı oldu benim için. Vatikan'ın ustaca planıyla kapatıldığı mahzende büyük bir hizmete hazırlanan, beyni yıkanan Alaiyeli İsmail'in yaşadıkları oldukça başarılı anlatılıyor.  Hele işkence sahneleri, Papalıkta yaşananlar… kitabı renklendiren unsurlar…

Diğer yandan da Mihrimah'ın çocukluktan genç kızlığa geçişine de şahit oluyoruz…  Mihrimah'ın denizi duyduğu tutku bu dönemde ayyuka çıkıyor. Mihhrimah'ın ilk aşk heyecanı, Alaiyeli ile buluşma planları roman renk katan unsurlar… Keşke masallardaki gibi mutlu sonla bitseydi hikayeleri…

Mihrimah’ın yolu tarihe damgasını vurmuş kişiliklerle de kesişiyor. Barbaros Hayreddin Paşa ve Mimar Sinan karşımıza çıkıyor. Tüm kitap boyunca Mimar Sinan - Mihrimah aşkına da sıklıkla yer veriliyor… Ayasofya'da tanışmayla başlayan imkânsız ilişkileri camilerin yapımıyla ebedileşiyor kitabın sonunda. (Üzerine pek çok kitap yazılmasına rağmen ben bu aşkın gerçekliğine inanmıyorum.... Haremin kuralları günümüzde televizyon dizilerinde anlatıldığı kadar esnek değil maalesef.. Özellikle Sultan ailesi için… Tarihçilerin çoğunluğu da  böyle bir aşkın olmadığını, olamayacağını öne sürüyor, pek çok kanıta dayandırarak…Zaten kitabımız da tarihi fantezi… Umarım kitabı okurken gerçekle fanteziyi karıştıranlar olmaz…)



Roman Hürrem'in kızını anlatmasından ötürü, doğal olarak Moskof Cariye Hürrem'in tarih sürecine yakın bir süreci işliyor. Romanın en kritik noktalarından biri olabilecek olan aynılık, olaylara farklı bakış açıları getirerek kapatılıyor. Örneğin Mihrimah ve Rüstem’in evliliği….

Hürrem'in de farklı yanlarını görüyoruz romanda. Memleketine duyduğu özlemin meyvesi olarak kızına  Rusça öğretmesi, balalayka çalmayı öğretmesi, tüm çocuklarına gizlice bir de Rusça isim koyması gibi. Kanuni'nin kızına duyduğu sonu gelmez sevgi de kitabın temel taşlarını oluşturuyor. 




Romanla ilgili yapabileceğim en önemli ve olumsuz eleştiri, romanın başlangıcında “Bu roman tarihi bir belge olmak iddiasında değildir. Eser kaynağını tarihi olaylar ve karakterlerden almakla birlikte, tarihi gerçekler romanın kurgusuna hizmet eden bir pusula gibi hayal gücünü körüklemiştir. Cariyenin Kız Mihrimah, bir tarih fantezisidir” yazmasına rağmen; tarihi karakterler atfedilen olaylar gerçeklik etkisi yaratabiliyor. Tarihi kayıtlarda gerçekliği bilinmeyen ve iddialara dayanan olaylar karakterler hakkında yanlış ithamlara sebep olabilmektedir. Örneğin; Mihrimah ve Mimar Sinan aşkı… O dönemki saray kayıtlarının tutuluş şekli ve haremin gizliliğini göz önünde bulunduracak olursak; tarihi karakterlere atfedilmiş fantezinin kitapları diyebiliriz bu seriye… Akıcı diliyle okumaya başladığınızda 150-200 sayfayı nasıl okuduğunuzu anlamıyorsunuz, ancak kitabı kapattıktan sonra bu olaylar gerçekten olmuş olabilir mi? sorusu sıkça kafanızı kurcalıyor… 

Romanın sonunda verilen kısa pasajla yazar bizi  yeni romanıyla tanıştırıyor. Nurbanu  

Yeni kitaplarla görüşmek dileğiyle....

SEVGİLER...


1 yorum:

  1. Bu kitap, kalınlığına rağmen su gibi akıyor ve çabucak bitiyor. Osmanlı tarihini anlatan dizi furyası da gözönünde bulundurulursa kitaptaki karakterleri, mekanları zihinde canlandırmak zor olmuyor.

    Ben de okumuş, şurada değerlendirmiştim:

    http://www.birazkitap.blogspot.com/2012/05/cariyenin-kizi-mihrimah.html

    YanıtlaSil

Yorum yazmak için zaman harcadığınız için Teşekkürler...

Blog sahibi olmayan ziyaretçiler Anonim'i işaretleyip, yorum bırakabilirler.

ARGO İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAZ.

Yorumunuz blog sahibininin onayından sonra görünecektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...